mevlevihaneler

Mevlevihaneler

Konya’da Mevlana Celaleddin Rumi adına oğlu Sultan Veled tarafından 13. yüzyıl sonlarında kurulan Mevlevi Tarikatı mensuplarının bulunduğu tekkelere Mevlevihane denmektedir.
Mevlevihaneler genellikle külliye biçiminde planlanmıştır. Merkezinde semahane, çevresinde türbe, mezarlık, Meydan-ı Şerif ve mescid yeralır.
Türkiye’de mevcut bulunan mevlevihanelerden sadece Galata Mevlevihanesinde tasavvuf müziği konserleri ve sema gösterileri yapılmaktadır.

  • Galata Mevlevihanesi (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığına Bağlı Müze)
  • Kasımpaşa Mevlevihanesi
  • Beşiktaş Mevlevihanesi (Bahariye Mevlevihanesi)
  • Yenikapı Mevlevihanesi
  • Üsküdar Mevlevihanesi

 

Galata Mevlevihanesi (T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığına Bağlı Müze)

Galata (Kulekapısı) Mevlevihanesi, II. Bayezid dönemi devlet adamlarından İskender Paşa’nın av köşkü üzerinde, Afyon Mevlevihanesi Postnişini ve aynı zamanda inas Çelebilerinden olan Divani (Semai) Mehmed Dede tarafından 1491 yılında İstanbul’daki ilk Mevlevihane olarak kurulmuştur.

Birer sanat ve kültür merkezi olan Mevlevihaneler döneminin birer sanat akademisi işlevi görmüştür. Daima ilerleme gösteren Türk musikisini burada dinlenip, anlanıyor, edebiyat meraklıları aradıklarını burada buluyorlardı. El sanatları ile meşgul bazı dervişler eğer dede iseler kendilerine tahsis olunan odalarda güzel yazı (hüsn-ü hat), kalem makta’ları ve bazı fildişi oyma işlerini merakı olanlara belirli günlerde öğretiyorlardı. Galata Mevlevihanesi’nde de hizmet verdiği süre zarfında pek çok değerli kültür adamı ve sanatkâr yetişmiştir. “Hüsnü Aşk”ın yazarı Şeyh Galib, Neyzenlerin zirvesi kabul edilen “Nayi Osman Dede”, ilk kadın divan şairi Leyla hanım, II. Mahmud dönemi devlet adamlarından Halet Said Efendi bunlardan birkaçı olup külliyede mevcut iki türbe ile birlikte “Hamuşan” adını verdiğimiz Mevlevi mezarlığında metfundurlar.

Ülkemizde ilk topçu okulunu kuran Humbaracı Ahmed Paşa (Kont de Bonneval) ile matbaayı ülkemize getiren İbrahim Müteferrika’nın mezarları da hazirede bulunmaktadır. 

1765 yılındaki büyük tophane yangını ile yanan Mevlevihane aynı yıl III. Mustafa döneminde yeniden inşa edilmiştir. III. Selim dönemi Şeyh Galib’in postnişinliği zamanında altın devrini yaşan Mevlevihane onarılarak ihya edilmiş, sırasıyla II. Mahmud ve Abdulmecid dönemlerinde büyük onarımlar geçirmiştir.

Külliyeden günümüze taşınmaz kültür varlığı olarak halen ana müze binası olarak kullanılan üç katlı Semahane binası, Sebilküttab (sebil, muvakkithane, kütüphane) binası, Şeyh Galib Türbesi, Halet Efendi Türbesi, Çamaşırhane kalabilmiştir.

1967-1975 yılları arasında Kültür Bakanlığı’nın yaptığı onarım ve düzenlemelerle 17 Aralık 1975 günü itibarıyla “Müze” olarak hizmete açılarak Galata Mevlevihanesi (Divan Edebiyatı) Müzesi adıyla Türk kültürüne hizmet vermektedir.

Beyoğlu’nun merkezinde 6800 m²’lik bir alana kurulum müzede 2005 yılından itibaren restorasyon çalışmaları devam etmektedir. “İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı”nın katkılarıyla devam etmekte olan restorasyon, teşhir-tanzim ve işlevlendirme projelerin uygulanmasıyla “çağdaş müzecilik” anlayışıyla ziyarete açılacaktır.

İletişim Bilgileri

Adres : Galipdede Cad. No: 13 – 15 Tünel
Beyoğlu / İSTANBUL

Tel : 0 212 245 41 41
Fax : 0 212 243 50 45

 

Kasımpaşa Mevlevihanesi 

Eski İstanbul yaşantısında isminden sık sık söz edilen Kasımpaşa Mevlevihanesi’nin kurucusu Fırıncızade Sırrı Apti Dede’dir. Onun bu Mevlevihane’yi kurmasının özel bir nedeni vardır; Galata Mevlevihanesi’nin şeyhlik makamı boşaldığında kendisinin o makama getirileceğini ummuştu. Ne var ki şeyhlik makamı Mesnevî Sârihi Ankaralı İsmail Rusûhi Dede’ye verilince buna çok üzülmüş ve Kasımpaşa’da babadan kalma bostanlar içerisine kendisini sevenlerin yardımıyla bu Mevlevihane’yi yaptırmıştır.

Kasımpaşa Mevlevihanesi harem ve selamlık olmak üzere bir birini tamamlayan iki ayrı bölümden meydana gelmiştir. Yapımına 38.000 kuruş harcanmış, kerestesi özel olarak Romanya’dan getirilmiştir. Mevlevi muhibbi olarak bilinen Sultan III.Selim, Sultan II.Mahmut ve Sultan III.Ahmet Mevlevihane’ye maddi yardımlarda bulunmuş, çeşitli dönemlerde onarımlarını yaptırmış, fırsat buldukça da ziyaret etmişlerdir.

Kasımpaşa Mevlevihanesi de diğerleri gibi ahşap, üç katlı bir yapı idi. Semahane, selamlık, dedegân hücreleri, harem, hünkâr dairesi, mutbakdan oluşmuş iki bloğun birleşmesiyle bir konak görünümünde idi. Kareye yakın bir planı olan semahanenin çevresini iki katlı mahfiller kuşatıyordu. Üst örtü Sultan II.Mahmut döneminin sevilen ve çok sık uygulanan ampir üslubunda ahşap kubbeliydi. Buradaki bezemeler arasına Mevlevi musikisinin vazgeçilmez enstrümanları olan ney, kudüm, halile, def, rebab, ud ile nota defteri ve bir de Mevlevi sikkesi resmedilmişti.

 

Beşiktaş Mevlevihanesi (Bahariye Mevlevihanesi) 
Beşiktaş Mevlevihanesini XVII.Yüzyılın önde gelen devlet adamlarından Sadrazam Ohrili Hüseyin Paşa 1613 yılında yaptırmıştır. Mevlevihane’nin ilk şeyhi, aynı zamanda Gelibolu Mevlevihanesinin şeyhi olan Agazade Mehmet Dede’dir. Bu Mevlevihane’nin kuruluşunu anlatan ilginç bir de öyküsü vardır:

Kaptan-ı Derya Ohri’li Hüseyin Paşa Akdeniz seferinden dönerken Gelibolu’ya uğramış ve Gelibolu Mevlevihanesi Şeyhi Agazade Mehmet Dede’yi ziyaret etmeyi unutmuştur. İstanbul’a hareketinde şiddetli bir fırtınaya tutulmuş ve geriye dönmek zorunda kalmıştır. Tekrar Gelibolu’ya geldiğinde deniz sakinleşmiş, yeniden hareket ettiğinde fırtına başlamıştır. Bunu bir gönül kırıklığına bağlayan Hüseyin Paşa “galiba Gelibolu erenlerinden birini ziyaret etmeyi unuttuk” diyerek sorup, soruşturmuş ve Mehmet Dede’yi ziyaret etmediğini öğrenmiştir. Bunun üzerine Mehmet Dede’ye giderek kusurunun bağışlanmasını istemiştir. O da donanmanın Marmara’ya açılması için dua etmiş ve Paşa’ya bir daha fırtına ile karşılaşmayacağını söylemiştir. Bunun ardından da yakında Sadaret mührü ile payelendirileceğini, sonra da saraya damat olacağını müjdelemiştir. Gerçekten de Ohrili Hüseyin Paşa İstanbul’a dönüşünde sadrazamlığa yükselmiş, bir süre sonra da damatlık Ona layık görülmüştür. Ohrili Hüseyin Paşa, bütün bunları Agazade Mehmet Dede’nin kerametine bağlamış ve bir şükran borcu olarak da Beşiktaş Mevlevihanesini yaptırmıştır.

XIX.Yüzyılın ikinci yarısında Sultan Abdülaziz Boğaziçi kıyılarında Çırağan Sarayını yaptırırken Beşiktaş Mevlevihanesini de yıktırmıştır. Bunun üzerine Mevlevihane 1867 yılında geçici olarak Fındıklı’daki Karacehennem İbrahim Paşa Konağına taşınmış, orada iki yıl kalmıştır. Maçka sırtlarında, bugünkü İstanbul teknik Üniversitesi Maden Fakültesi’nin bulunduğu yerdeki yeni Mevlevihane’nin yapımı tamamlanınca da oraya taşınmıştır. Beşiktaş’taki son şeyhi Nazif Efendi’nin kemikleri Maçka’ya götürülmüşse de diğer Mevlevi mezarları Çırağan Sarayı’nın bodrumunda kalmıştır. Günümüzde aynı yerde yapılan Çırağan Otelinden ötürü bu mezarların ne olduğu bilinmemektedir.

Mevlevihane’nin kötü yazgısı peşini bırakmamış, yapımından beş yıl sonra buraya bir kışla yapılması kararlaştırılınca Mevlevihane 1873’te Eyüp’ün Bahariye semtine taşınmıştır.

Günümüzde Silahtarağa Caddesi üzerinde bulunan Mevlevihane Hatapemini Hüseyin Efendi ile Mustafa Efendi’nin yalılarının bahçesine büyük bir semahane, harem, selamlık ve türbe yapılmış, sonra da bunlara bir de hazire eklenmiştir.

Bahariye Mevlevihanesi 1877’de okunan bir mevlit ve ardından yapılan Mevlevi ayini ile açılmıştır (18 Rebilüevvel 1294). Sultan II.Abdülhamit Mevlevihane’ye 28 odalı bir harem dairesi eklemiştir. Ne var ki bu yapı deniz kenarında ve ahşap olduğundan rutubetten zarar görmüştür. O sırada Mevlevihane’nin başında bulunan bestekâr ve aynı zamanda neyzen olan Hüseyin Fahrettin Dede’nin yapıyı onaracak mali gücü yoktu. Bu nedenle de yapı topluluğu her geçen gün biraz daha harap olmaya başlamıştı. Sultan Mehmet Reşat’ın Osmanlı tahtına çıkışı Mevlevihane için hayırlı olmuş, Mevlevi muhibbi padişah, dergâhı tamir ettirmiş ve bunu belirten bir kitâbeyi de avlu kapısı üzerine koydurmuştur.

Bahariye Mevlevihanesi, dergâhların kapatılmasından sonra bakımsız kalmış, semahanesi 1935’te yıktırılmış, 1938-1939’da harem dairesi yanmıştır. Mescit uzun yıllar depo olarak kullanılmış, Mevlevihane’nin son şeyhinin varisleri ile Şeyh Hasan Nazif Efendi, Şeyh Küçük Hasan Nazif Efendi, Yenişehirli Avni Bey ve Sikkezanbaşı ailesinin gömülü olduğu türbe çökmüştür. İki fabrika duvarı arasında kalan avlu kapısı ise 1970 yılının başlarında arkasındaki ahşap selamlıkla birlikte yıktırılmıştır. Haziresindeki 20’ye yakın mezardan bazıları eski iplikhanenin karşısında düzenlenen mezarlığa, bazıları da Edirnekapı Şehitliği’ne nakledilmiştir. Günümüzde Eyüp Belediyesi Mevlevihane’yi yeniden canlandırmaya çalışmaktadır

 

Yenikapı Mevlevihanesi

Yenikapı Mevlevihanesi, Topkapı surları dışında, Merkez Efendi Caddesi ile Mevlevi Tekkesi Sokağı arasındaki parselde bulunmaktadır.

İstanbul’daki Mevleviliğin merkezi konumundaki bu Mevlevihane semahanesi, selamlığı, haremi, türbesi, somathanesi, muvakkithanesi, hünkâr mahfili, matbah-ı şerifi, sarnıçları ve müştemilât bölümleri ile tam bir yapı topluluğudur.

Yenikapı Mevlevihanesi’nin kurucusu Kâtip, Kocayazıcı, Yeniçeri Efendisi unvanları ile tanınmış Yeniçeri Ocağı Başhalifesi Malkoç Mehmet Efendi’dir. Malkoç Mehmet Efendi’nin bu Mevlevihane’yi kurmasını, atlatmış olduğu bir ölüm tehlikesine bağlayanlar olmuştur. Hafız Paşa’nın yanında Bağdat ve Revan seferlerine (1635) katılmış, dönüşte Yeniçerilerle aralarında anlaşmazlık çıkmış ve öldürülmek istenmiştir. Bu badireyi atlattıktan sonra dönüşte Konya Mevlâna Dergâhı’nı ziyaret etmiş “İstanbul’a sağ salim gitmek nasip olursa, orada bir Mevlevi dergâhı yaptıracağım” diye dua etmiştir.İstanbul’a dönüşünde de dergâhın yapımını başlatmış, 1597’de Mevlevihane’yi açarak Sinan Mevlevi’nin oğlu Kemal Ahmet Dede’yi şeyh yapmıştır.Yenikapı Mevlevihanesi, kuruluşundan tekke ve zaviyelerin kapanışına kadar geçen 350 yıl içerisinde 20 Mevlevi büyüğü burada şeyhlik yapmıştır.

Yenikapı Mevlevihanesi başlangıçta semahane, mescit, harem, sebil, türbe ve 18 derviş hücresinden meydana gelmişse de kısa sürede gelişmiştir. Sonraki yıllarda bu yapılar yıkılmış ve yerlerini daha büyükleri almıştır. Sultan II.Mahmut 1818’de 33.474 kuruş vererek semahane, türbe, harem ve müştemilat binalarını yenilemiştir. Ayrıca bunlara hünkâr mahfili, sarnıç, türbedar odası, matbah ve taamhane eklemiştir. Abdurrahman Nafiz Paşa buraya bir kütüphane, yanına da kendi türbesini yaptırmıştır. Bu yenilemeler yapılırken semahane kapısına da İzzet Molla 1816 tarihli kitabeyi, kubbe çevresine de Nuri Dede talik yazı ile bazı beyitler eklemiştir.Ayrıca, Sultan IV.Murat, Mihrişah Sultan, Sultan Abdülmecit, Maliye Nazırı Abdurrahman Nafiz Paşa, Devlet Kethüdası Halet Efendi ve Mısır Valisi Zuval Paşa da buraya bağışlarda bulunmuştur. Ne yazık ki Mevlevihane’nin kütüphanesi altındaki mahzende bulunan odunlar 1903 yılında tutuşarak kütüphaneyi yakmıştır. Bunun üzerine Sultan Mehmet Reşat 1910’da Mevlevihane’yi yeni baştan onarmıştır. Bu onarım işlerini Mimar Kemalettin Bey üstlenmiş ve bu kez dergâh neo-klasik üslupta yapılırken yanına bir de minare eklenmiştir. Yenikapı Mevlevihanesinin bazı bölümleri bilinmeyen bir nedenle 1961 yılında yeniden yanmış arta kalan yapılara Mevlânakapı Çocuk Yetiştirme Yurdu taşınmıştır. Yakın tarihlerde Mevlevihane bir kez daha yanmış, mezarlar ve yapının duvarları dışında ortada hiçbir şey kalmamıştır.
Yenikapı Mevlevihanesi ismini bugün “Mevlanakapı” olarak bilinen sur kapısından almıştır.

 

Üsküdar Mevlevihanesi 

Üsküdar, İmrahor semtinde Doğancılar’ın batısında yer alan Mevlevihane âstâne olmayıp, bir zaviyedir. Son yıllarda yapılan onarımlar sonunda bir bölümü camiye dönüştürülmüş ve yapı tüm özelliğini yitirmiştir. Bu Mevlevihane’nin diğerlerinden farklı bir konumu vardır. İstanbul’dan Anadolu’ya giden dervişlerin konaklamaları için kurulmuştur. Galata Mevlevihanesi Postnişini Yeğen Ali Paşa’nın oğlu Numan Bey kendi evini semahaneye dönüştürmüş, bahçesine de diğer yapıları ekleyerek Mevlevihane’yi kurmuştur (1794). Sultan II.Mahmut Mevlevihane’yi yeni baştan yaparcasına onarmış (1834-1835), Sultan Abdülmecit’te yapı topluluğunun eksiklerini tamamlamıştır.

Semahane, selamlık, harem, matbah-ı şerif, derviş hücreleri ve türbeden oluşan Mevlevihane iki katlı bir yapıdır. Zemin katı türbeye, üst katı da semahaneye ayrılmıştır. Bu Mevlevihane’de türbenin semahane altında oluşu tarikat mimarisinin tek örneği olarak nitelenir. Yapının bu plân düzeninde oluşu yer kısıtlığından kaynaklanmaktadır. Mevlevihane içerisinde sanat tarihi yönünden değerli bezemelere rastlanmamıştır.Günümüzde Mevlevihane hem cami hem de konuyla ilgili bir dernek tarafından kullanılmaktadır.