Derviş Hücrelerinin güney batı yönünde Matbah-ı Şerifin bitişiğindedir. Dikdörtgen şeklinde ferah, geniş bir salon halindeki oda günümüzde misafirlerin ağırlandığı ve önemli protokol görüşmelerinin yapıldığı Müze Müdürü Odası olarak kullanılmaktadır.
Önce üst katı “Sikkehâne” alt katı “Meydân-ı Şerîf Odası” olarak iki katlı yaptırılan bina yıkılarak 1867’de tek katlı olarak dıştan kesme içten moloz taşla yeniden inşa edilmiştir. Tavanı Barok ve Ampir üslûbunda kalemişi tabiat manzaraları ve kıvrımlı dallarla; iki
kanatlı ceviz kapı kabartma bitki motifleriyle süslenmiştir.
Derviş hücrelerinin restorasyonu sırasında Meydân-ı Şerifin kuzey tarafta derviş hücrelerinin önüne açılan bir kapısı daha olduğu tespit edilmiştir. Üçü batı, ikisi güney, biri kuzey duvarında yuvarlak kemerli, demir korkuluklu altı pencere, iki duvarında birer gömme dolap ile doğu duvarında mermer tabanlı ocak bulunmaktadır.
Hz. Mevlânâ’nm türbesinin bulunması ve Mevlevîliğin merkezi olması sebebiyle Âsitâne olarak adlandırılan Mevlânâ Dergâhı Anadolu başta olmak üzere Balkanlar, Kırım, Arabistan
Yarımadası ve Afrika kıtasında açılmış olan bütün Mevlevîhânelerin idare merkezidir. Konya Mevlânâ Dergâhı’nda Mevlevîhânelerin idari mes’eleleri, tayinler, aziller vb. bütün hususlar Meydân-ı Şerîf Odasında görüşülürdü.
Sabah namazından sonra belli bir hiyerarşik düzenle girilen ve yerleşilen, çörek ve kahve ikrâmmda bulunulan, müzakerelerden sonra murâkabeye dalman, Nasr ve Fâtiha surelerinden sonra gülbank çekilerek kapıya müteveccih dışarıya çıkılan bu oda, şüphesiz Mevlevîlik için son derece önemli fonksiyonlar icra etmiştir.